Ne zaman ağlayan birini görsek, hele bu birde yakın arkadaşımız, eşimiz, dostumuz ise ağzımızdan çıkan ilk söz ''ağlama bu da geçer, değmezdi zaten, üzme kendini, sana yakışmıyor demek olur her nedense.Niçin bu cümleleri sarf eder ki insan?
Neden ağlamasın ki ruhu incinen, kalbini acıların tırmaladığı biri, mücadele etmekten yorgun düşmüş bir çift göz?
Ağlamak o kadar güzeldir ki, tanımı biyoloji ya da edebiyata sığmayacak kadar içselleştirilmiş, matematiğin, mantığın açıklayamayacağı kadar formül dışıdır.
Görünürde gözen akan her bir damla, çok uzaktan, gönülden gelir. Kırgınlıkların, küskünlüklerin, bekleyişlerin, özlemlerin, kavuşmaların, ayrılıkların, kırılan hayallerin, gidenlerin, yalnızlıkların,yanlışlıkların,yaşanmışların, pişmanlıkların... biriktirdiği duyguların dışa vurumudur ağlamak.İnsan ağlarken kalbi ağlar, ruhu ağlar, vicdanı ağlar, aklı ağlar.
Göz ile yaşın birlikteliğidir, acıların sancılı bir doğumudur ağlamak.
Kalbin yalınlaşması, ruhun durulmasıdır.Yağmur sonrası toprağı saran o müthiş kokunun insanın zihninde yayılmasıdır.Düşlerinde yepyeni çiçeklerin açmasıdır..
Kalbin derinliklerinde saklı olan incilerin, kabuğundan sıyrılarak gün ışığına çıkmasıdır.
Bir ağacın meyve vermesi için çiçeklerini dökmesi gerekir.İnsanlarında olgunlaşabilmesi için gözyaşı dökmeleri gerekir.Gözlerde yaş yoksa ruh gökkuşağına sahip olamaz der Kızılderililer.
Bir çift gözün sessizce konuşması demek olan gözyaşı, kelimelere sığmayacak kadar mana yüklüdür.
Hem zehir hem panzehirdir.Bir yanardağın patlaması gibidir.
Bu nedenle ağlayan birini gördüğümüzde aklımıza gelen şey acı çektiği olmamalı.Ağlayan biri büyüyor, olgunlaşıyor, kendini, çevresini, insanları fark ediyor demektir.
Peki ya ağlayan neden saklar gözyaşlarını, elinin tersiyle neden hızla iterek uzaklaştırır pembe yanaklarından?
Ayıp mıdır ağlamak, ya da günah mı, yasak mı? Böyle olsa ağlar mıydı güzeller güzeli evladını yitirdiğinde?Der miydi hiç ''Göz ağlar, kalp hüzünlenir'' diye.
Yoksa utanır mı insan, zayıflık demek midir ağlamak? Oysa güçlendirir her damla insanı.Kararmış yüzünü ağartıp, yosun tutmuş yanını temizler.
Ağlayın... ve şunu hatırlayın ilk doğduğumuzda başladık ağlamaya, büyüdük gözyaşlarımızla yıkandık, arındık. William Shakespeare; ''Gözyaşlarıyla yıkanan yüzden daha temiz yüz olamaz.'' derken ağlamanın bu yönünü anlatır bize.Ağlayın içinizden geldiğince ama isyan kapısına dayanmadan, teslimiyet kapısından ayrılmadan.
Ağlayan birini gördüğünüzde bir mendil uzatın, omzuna dokunan bir el, onu sarmalayan sevgi dolu bir kucak olun.Sakın ola ağlama demeyin, hele ki ağlayan bir kadınsa, ağlamak sana yakışmıyor hiç demeyin.Çünkü ağlamak en çokta bir kadına yakışır.Ve gözyaşları düşerken ruhu yükselir ağlayanların.
Elmas Kılıç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder