18 Mayıs 2012 Cuma

Okuduğumda derinleri düşündürdü bu şiir.



“Kaderi, ‘kef’ ile yazılanlara”

Hümeyrâ!
Bahtını yazan kalem aşkına
Kudreti nefsimin üstünde olan aşkına
Bırakma tutunduğun varlık ipini
Ömrünün beyaz sayfalarına
Kara bir leke gibi ayrılık yazılmasın
Sen ki kelebek kanadıyla
Dağların üzerine alamadığı
Kutlu bir sevdayı omuzlamışsın

Hümeyrâ!
Örtülere bürünüp yatan aşkına
Hasreti gönülleri yakan aşkına
Sana adanan sözleri düşün
Ayaklarına serilen cennetleri
Sen eğilirsen çağlar eğilir
Ve gül muştusuyla gelmesi bekleneler
Bir hazan mevsiminde
Gün doğmadan ölürler

Hümeyrâ!
Zemheriyi gül eden bahar aşkına
Geceyi arıtan seher aşkına
Her zorluğu deviren kolaylığı hatırla

Duvarların ardında ağlıyorsun, bilirim
Bilirim, yüreğinde ne kadar sızı varsa
Korkuyorsan
Geceleri, yalnızlık simsiyah iniyorsa
Leylak kokulu sabahlarda
Allah’a açılan elleri düşün
Öfkeyle kabaran yürekleri

Bir el var ki başının üzerinde Hümeyrâ
Dokunmak için ömrüm feda olsun
Ve bir nazar var ki o pâk alnına bakan
Müjdeler olsun!
Sana sevinmek düşer
Ağlamak bize
Ağlamak bize…

Adige Batur

4 Mayıs 2012 Cuma

İz



Bilmediğim bir şeyler var, söyleyemediğim
Dilimde, dudağımda, düşümde yeşertemediğim.
Olsun mu olmasın mı hiç bilmediğim.
Ruhumun boş sokaklarında yankılanan bir ses,
Tanıdık, bildik değil, elden de öte...
Bir yol var daha gitmeden kaybolduğum
Önüm, arkam, sağım, solum karanlık
Bulamayacağım bir adrese yolculuk her adım.
Yol soğuk, boş, sessiz kaldırımlar.
Yolcu yorgun, durgun, kırgın.
Yürekler vefasız.
Vedalara adanmış sevgi bahçesinde tükenmiş umutlar,
Yarınlar susmuş.
Dünün eşiğinde beklemekten vazgeçmiş hüzünler,
Anılar kalmış geride buruşturulmuş.
Ve rengarenk güller, yokluğunda kurutulmuş.
Hayali kalmış bir pencere camının buğusunda,
Birbirine yabancı iki ismin.
Kadere kesilmiş yine ayrılığa giden yolda tüm biletler.

Elmas Kılıç