31 Aralık 2011 Cumartesi

Dilek Ağacı



DİLEK AĞACI

Sabrı kundaklamış, yüreğinin beşiğinde sallıyor beyaz elleri
Bir dilek ağacında aslı kalmış o küçük hayalleri mini minnacık evi,
Evinin bahçesinde açan mor sümbülleri, laleleri.

Hüznü almış koynuna sıkıca sarmış sarmalamış yüreği
Nazlı bir bebek gibi büyütmüş dizinde sessizliği
Sessizliğin içinde açan peygamber çiçeklerini.

Umudu fısıldamış soğuk çöllerde Hacerî bir teslimiyetle
Beklemek ve gitmek arasında gidip gelmiş günler gecelerce
Gecenin karasını katmış gözlerinin rengine.

Dua olup dökülmüş sevdası secdelere senelerce,
Ayrılık kalemini sürme diye çekmiş gözüne
Gözünde bir serâb olmuş beklenen hayaliyle.

Bir dilek ağacında asılı kalmış elleri,
Ellerinde peygamber çiçekleri
Gözlerinin rengi
Beklenenin hayali
...
Elmas Kılıç






28 Aralık 2011 Çarşamba

16 Aralık 2011 Cuma

Bekleyen Ve Beklenen



Gelen bir e-postaya takılıyor gözüm beklemek üzerine yazılmış olan.Açıp açmamak konusunda önce kararsız kalıyorum, sonra gözlerimi kelimelerin büyülü bahçesinde buluyorum.Yıllar önce ezberlediğim ama uzun zamandır anmadığım bir Necip Fazıl klasiği.

  ''Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
      Ne de şeytan, bir günahı,
    Seni beklediğim kadar.''

Bu kadar kısa ve öz anlatılır beklemek.Ama dolu dolu, bu upuzun duygu... Okuyana, beklemenin satırlar üzerinde can bulduğunun ispatı oluyor adeta her bir dize.Hayatın, belkide insan yüreğinin geç kalmayı affetmediğini haykırıyor bize.Her çiçeğin mevsiminde güzel olduğuna inanlardanım bende.Bazı şeyler vardır ki bir kez yaşarsınız sadece ömrünüzün o anına mahsustur.Sonra biter gider anılarla.Bu yüzden, işte sırf bu yüzden inançlarımız,umutlarımız,doğrularımız,sevgilerimiz uğrunda savaşmalıyız sonuna kadar.Kazanmayı ya da kaybetmeyi zerre düşünmeden.Çıktığım yolun sonuna varabilir miyim acaba? tereddütlerini akıldan bile geçirmeden.Çünkü bizim işimiz bu değil.Bize düşen sadece o yolda yürümek, yolun sonuna varmışız varmamışız ne çıkar, savaşı kazanmışız kaybetmişiz kime ne.Hani derlerya ''Uğrunda savaşmadığın şey senin değildir'' diye.
Şöyle bir göz gezdirmek lazım elimizdekilere,dilimizdekilere ve yüreğimizdekilere.Eğer üçünü de birleyebilmişsek o zaman pişman olmak için bir neden yok demektir.Çünkü biliriz ki savaşmışızdır o uğurda, korkakça geri çekilmemişizdir hayatın karşısında.
''Ama buna rağmen olmuyor, Ya sonra!'' dediğinizi duyar gibiyim. İnsan olarak yapmış olduğumuz eylemlerin hangisinin sonunu bilebilmişiz ki? Sonrayı sona bırakıp elimizden geleni yapmış olmanın rahatlığını yaşamaya bırakın, bekleneninde bekleyeninde üstündekine teslim edin kendinizi.Sakın bir huzursuzluk kaplamasın içinizi.Hatırdan çıkarmamak gerek bizi bizden çok düşüneni.
...
Ve devam ediyor içinde kendinizi bulduğunuz kelimeler ince bir ipe serilir gibi ;
  
    ''Geçti istemem gelmeni,
        Yokluğunda buldum seni;
        Bırak vehmimde gölgeni,
              Gelme, artık neye yarar?
''
(1)
  
Beklenenin sureten gelmemiş olması aldatmasın sizi.Eğer herşeyiyle yüreğinizde ve içinizde ise gitmemiştirki. Zor olanı başarmış, sizde bulabilmişseniz yokluğunda bekleneni sahiden gerek kalmamıştır gelmesine.Çünkü artık siz siz olmaktan çıkmış o olmuşsunuzdur.Sesinizle, sözünüzle, bakışınızla, duruşunuzla... Baştan aşağı, içerden dışarı değişmişsinizdir farketmesenizde.Aynaya her bakışınızda gördüğünüz siz değilsinizdir.Demem o ki beklemek hem zehirden acı hem baldan tatlıdır.Hem derttir hem deva, hem hastalıktır hem şifa...

Ve beklemek, küçük yüreklerin büyük işidir.

Elmas Kılıç 

(1) Necip Fazıl Kısakürek-Beklenen


14 Aralık 2011 Çarşamba

İzdüşümler...




Bir sabah uyansam ve kaybolsam bu kentten.Ben bile bilmesem.Ruhumun limanına sığınmış kırgınlıklarımı dev dalgalara salıversem.Yol alıp gitse uzaklaşsa okyanuslara...
Usulca yol alsam ama sağlam adımlarla.Arınsam tüm kaygılarımdan.Korkularımı yağmurla yıkasam, hayallerimi masmavi gökyüzüne yazsam ve ümitlerimi toprağa atsam.Yeni bir baharda dirileseler solmamak üzere.
Bir sabah uyansam ve bilmese kimse.Son kez dönsem köşesinden sokağın.Saatlerce gelmesini beklediğim otobüs durağına uğramadan,her sabah işe giden Hacer abla ile selamlaşmadan.Hani diyorum ardına bile bakmadan...
Yanıma hiçbirşey almadan,hiçkimseyle vedalaşmadan, bir damla gözyaşı akıtmadan...
Ne annemin boynuna sarılsam, ne babama giderken el sallasam.
Dedimya bilmese kimse, ben bile.Avlusunda oturmaya doyamadığım o camiye son kez uğrasam.Biliyorum garipser bu kez güvercinler onlara yem atmayaşımı.Musalla taşı ile ilk ve son defa kucaklaşsam ve uzaklaşsam...
Kimse görmese,farketmese hani diyorum yol arkadaşım daha fazla beklemese.Teslim etsem emaneti sahibine.
Bir sabah uyansam, ama ben olmasam.Kaybolsam, bilmese kimse, ben bile...

                                                                                                                              Elmas Kılıç

11 Aralık 2011 Pazar

Hayat Gelip Geçerken



'' En güzel masal yaşanarak yazılmış olandır'' 

İnsan... Ne çok şey bekler, bir varmış birde yok olacak olan şu kısacık hayattan. Bir kere gelmiştir ne de olsa. Doya doya gezmek, eğlenmek, yemek, içmek, sevmek, sevilmek, gülmek... ister.
  İnsan umut eder, bekler, mutlu olmak ister. Umut; Kalbe atılan ve ebede açan nazlı bir çiçektir. Ha soldu ha solacak. Dokunsan kırılacak, bıraksan kaybolacak. Beklemek; Sabrın umutla eğilmesidir secdeye. Geceyi güne, dikeni güle, yaşı göze eklemektir.
   Hayatı idame etmenin özüdür mutluluk. Dünyada keşfedilmiş onca kıta, icat edilmiş nice araç gereç vardır. Ama gelin görünki yüzyıllardır ne bulduğumuz kıtalarda, ne de icatlar arasında yoktu asıl aradığımız. Adına aşina kulaklarımız onla ilgili pek çok masal dinlese de, onu arzulayan gönlümüz emeline bir türlü ulaşamadı.
  Mutluluk nerede diye sorarız çoğu zaman. Hiç kapımızı çalmamıştır bizce. Peki, neden mutsuzuz? Aslında cevap içimizde yankılanıyor ve bedenimizin sol köşesinde çarpıyor. Mutluluğun temeline fena taşlarını oturtmuşsak nafile çabalarımız. Sonu olan bir şey mutluluk getirmiyor. Demek temele beka yerleştirildiğinde hakiki mutluluğu buluyor insan, elemsiz mutluluk vereni.
  Diyorum ki; arzularımızla örülü duvarı aşsak da baksak kendimize. Umutlarımızı hangi beklentiler üzerine taç yapmış, mutluluğumuzu hangi hırsıza kaptırmış, hayallerimizi hangi çıkmaz sokağa bırakmışız ve hayata hangi manaları yüklemiş, yüreğimizi hangi taş altında defalarca ezmiş ve kendimizi nefsimize nasıl teslim etmişiz?
  Ve bunlar için dönüp kimleri suçlamışız. Oysa kuyruğunu yakalamaya çalışan bir kediden pekte farklı değiliz. Elini geriye götürmesiyle yakalaması an meselesi iken dönerde durur o meşhur kedi. İşte bizde suçluyu ararken böyleyiz. Aynaya baksak göreceğiz ta kendimizi...
  En büyük suçlu hayattır der kimileri. Hayatın ne olduğunu biz belirleriz. Hayattan ne bekliyorsak bizim için hayat odur. Para, mal mülk, makam mevki, şöhret...
Beklentilerimizi, umutlarımızı, hayallerimizi, sevgilerimizi kimlere, nelere hasretmişiz ki karşılığında bu kadar üzüntü duyuyoruz. Her insan kendi acısının mimarı, bir nevi. Ellerimizle önce acıyı inşa ediyor, sonra en büyük dilimi yiyoruz.
  Giydiğimiz bir giysinin bize ne kadar yakışacağını, yiyeceğimiz hangi yemeğin bize daha çok lezzet vereceğini, evimize hangi marka eşya alacağımızı, arabamızın hangi model olacağını, yanımıza kimin daha çok yakışacağını düşünmekten duymadık sol yanımızda çığlık çığlığa çarpan o sesi. Kalbimizi... 
  Asıl isteğinin sonsuz bir muhabbet, elemsiz lezzet, hakiki mutluluk olduğunu görmezden geldik. Bunu bize hiçbir dünya saltanatının vermeyeceğini bilmezden geldik. Asrın hâkimi bağırıyordu oysa'' Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı imân ile hayatlandırınız ve ferâizle (farzlarla) zînetlendiriniz (süsleyiniz) ve günahlardan çekinmekle muhâfaza ediniz.
  Hak katında bir yudum duadan hangi ses daha kıymetlidir, teslimiyetle secdeye eğilen baştan hangi ziynet daha süslüdür, iftarı bekleyen bir müminden, daha sevimli olan nedir?
  Bugün elinizin tersiyle itin sizi size unutturan tüm meşguliyetlerinizi. Kendinizle baş başa kalın ve dinleyin solunuzda konuşan o sesi. Size çok şey fısıldayacak.
Unutmamak gerek ''Dünya derin bir denizdir. Hayat ise gemi, Ve herkes kendi gemisinin kaptanıdır. Rotamız belli elbet, ama dümen bizim elimizde''...
                                                                                                                                Elmas Kılıç