31 Ocak 2012 Salı

Seni Görmeseydim



Seni görmeseydim yoklar mıydı,
Bilmem bu hasret sancısı
...



Bazı insanlar
Bazı insanlara
Bazı insanları hatırlatır

Hatırlayanlar üzgündür
Hatırlatanlar habersiz
Hatırlananlar mı?

Onlar uzak bir şehirde
büyük ihtimalle hiç bir şey hatırlamamaktadırlar.




Abdullah Harmancı/ Muhteris

30 Ocak 2012 Pazartesi

İlki zor ikincisi daha kolaydır. Ancak ben hangisinin daha üstün olduğuna karar veremedim‏

Bazen bazı insanlar sizi alabildiğine iterler, bunu neden yaptıklarını bilemezsiniz, aslında siz onlara yaklaşmak istersiniz, başaramazsınız.
Bazıları da siz bir adım atınca size birkaç adım gelir, siz başınızı onlara çevirseniz gelir elinizi tutarlar,gözlerinize bakarlar,
yakındırlar, öyle yakındırlar ki onlara farketmediğiniz kadar yaklaşmanızı sağlarlar. Aslında siz öyle birşey planlamamıştınız.
Belki ilk gruptaki insanlar da sizi seviyordur ama kendileriyle öylesine kavgalıdırlar ki, içlerinde o kadar savaşırlar ki, size çatık kaşla sürekli abes hareket ediyormuşsunuz gibi tenkidle bakarlar, güya sizi severler, sizi uzaklaştırmak isterler, yanlıştan, hatta kendilerinden.
Sanki onlara yaklaşınca bir ateş hattında kalacaksınız, belki de doğru çünkü ateş hattında onlar, ama belki de ateşkese sebep olacaksınız.
Bazıları aşkta da böyledir. Biri kızı kendinden uzaklaştırır. Sert davranır, neredeyse kovalar. Aslında kız onu sevmektedir.
Adama göre kız zarar görecektir, uzaklaşmalıdır. Bu da onun sevme biçimidir. O sırada kıza biri ilgi gösterir.
Kızın önüne iki seçenek çıkar. İlki kendisini tersleyen adama sadakatte devam edecektir. Bu durumda aşk sıdk suretine dönüşür.İkincisi kız aşkı mukabelenin geldiği yöne, yapraklarını güneşe döndüren çiçek gibi çevirecektir, bu da aşkın ihsan ismiyle devam etmesidir.İlki zor ikincisi daha kolaydır. Ancak ben hangisinin daha üstün olduğuna karar veremedim.
Bir yolun diğerine göre zor olması onu bizzat üstün kılmaz. Toprak altından yol kazan zorlanır,ama su ve havada giden daha kolay yol alır.
Bu meseleye şöyle bakmak da mümkün, her insan biriciktir, sevdiğiniz de. Kimse onun yerini tutamaz, hor da davransa, sıkıntı da verse.
O kapı size sevdirildi ise oradan ayrılmamalısınız, çünkü başkası onun yerini tutmaz. Bu Ehadiyet bakışıdır.
Bir de Vahidiyetle bakmak var ki, madem ki herşey Hakkın bir vechidir, herşey Onun elindedir, Onun bir tecellisi bir başka tecellisi ile yer değiştirir. Onun ikramı devam eder, sevgisi nereden dilerse ordan yüz gösterir, siz de O sevgilinin yüzün gösterdiği pencereye yönelirsiniz.Ben de bu ikisi arasında gidip geliyorum hep.
Bende ikisi de eşit ağırlıkta galiba. Kah "bu tek" diyorum, kah "hepsi bir" diyorum.İkisinin de doğru olmasını seviyorum.
Bir tek Allah size "seç birini" demiyor. Bir tek Ona "Hem o hem o" denilebiliyor.
Çünkü bazen seçmek "kırk katır mı kırk satır mı" denecek kadar ağır birşey oluyor.
İyi ki rahmet var, iyi ki O var.
İyi ki Allah sizin için zorluk dilemez, kolaylık diler.
Ben bir şeye sabitlenmeyi severdim eskiden, bunu sebat sadakat sanırdım, ama bu bazen inat ve ahmaklık da olabiliyor.
Arada çok ince bir çizgi var, ilkinde Allah böyle istiyor diyerek yapıyorsunuz, ikincisinde ben böyle istiyorum diye.
Ben girince araya, sebat gibi sadakat gibi güzel ahlaklar gittiği gibi, gelen yeni tecellilerden de mahrum oluyor insan, çünkü eli dolu, çünkü yeniyi kabul etmeye, kucaklamaya yer yok koynunda.
Onun için olunca bir yerde durmak da yol almak, Onun için olmayınca çiçekten çiçeğe konmak da yerinde saymak.
Onun için durmak da seyr-i süluk, Onun için geçmek/terk etmek de seyr-i süluk.
----
"İhsanın karşılığı ihsandan başka nedir ki?" (ayet)
"İnsan ihsana perestiş eder. İhsanın geldiği yere yönelir. Cemal ve kemal bizatihi sevilir." (risale-i nur)
"İhsan Allaha Onu görür gibi kulluk etmendir. O seni görüyor ya"(hadis)
"Dinin sonunda varacağınız yer ihsandır." (hocamın sözü)
"İnsanlara hasen davranın(hasen ihsandan gelir)"(hadis) Yani onlarla Allahı görüyormuş gibi ilişki kurun. Onlarda Allahı görün.
Veren elin üstünde Allah'ı görün, Rahman'dan alın. Verdiğinizde verdiğinizin Rahman'ın eline düştüğünü bilin, öyle verin.
Sadece parayı mı, sevgiyi, merhameti, iyiliği, adaleti, hasen olan herşeyi.
Kabil gibi sunağa çürük meyveler koymayın, Allaha veriyorsunuz. Sizin sunağınız insan, sunağa bırakmak, insanın eline, kalbine bırakmak.
Allah güzeldir güzeli sever. Allah'ın her yaptığı güzeldir. Öyleyse siz de Ona hasen şeyler verin, güzele sizin takatiniz yetmez.Elinizden gelen hasendir, siz onu yapın.

Mona Islam

24 Ocak 2012 Salı

Sen Benim Ölüme Gülen Yanım

Çünkü izi kalır vedaların.
Yarım bırakır beni.
Bu şehir kadar anlamsızım.
Gülüşlerimi siyah yıldızlara astım.
Düşlerim çoktan bittiler.
Yorgunum söylenmemiş bir söz kadar.
Ve tövbekâr...
Z/amansız bir çığ gibi düştün.
Büyüdün yüreğimde.
Nasıl kıydıysan gecelerime,
Sessiz sedasız harflerle,
Şimdide öylece susuyorsun,
Ölüme kadar belkide.
İzi kalır son nefesimde 
Adını söylerim meleklere.
Geç kalma! korkarım sensiz sonra.
Azraile gülmek kadar cesaret işiydi seni sevmek.
Soğuk bomboş odalarda hayata ve sana veda etmek.
Gözlerimi kapıyorum şimdi usulca sana.
Soğuyor avuç içlerim.
'(Su's)uyorum.
Sus...

elmas

22 Ocak 2012 Pazar

Bir gece vakti öylesine...


Hani olur ya bazen; ne diyeceğinizi bilemezsiniz.Kelimeler koşar adım gelirde dilinizin ucuna, bir türlü dökülmek bilmez.Konuşmak istersiniz, delice.İçinizde ne varsa düne dair bir bir çıkarmak tozlu hatır raflarından.Olmaz ama... Susmak istersiniz, kimi zaman sağ çıkamazsınız içinizdeki söz yangınlarından, kimi zaman düşünce rüzgarınızın önüne düşer, ondan önce gidersiniz.Aklınız başka bedeniniz başka bir yerdedir.Paramparçasınızdır.Zaten yarım olan kendinizi kaybetmenize ramak kalmış olduğunu duyumsarsınız.
Çekip gitmek istersiniz kimsenin sizi bulamayacağı bir yere ama olmaz, insan herkesten kaçsa bile nasıl kaçar içindeki sesten.Herşey karmakarışık olur.Ya da sadece siz böyle hissedersiniz.Kimsenin sizi anlamadığını düşünürsünüz haklısınız!...
Kim anlar ki yüreğimizden geçenleri, kim söyler yarım kalan türkülerimizi... Geceleri sabahlara ekleyip, gözyaşımızı bekleyişlerimize katık ettiğimizi kim bilir? Duaya saklanmış gözyaşlarımızı silmeye kim cesaret edebilir?
Ardı ardına sıralanmış hayal kırıklıklarımızı sarmaya, umut kırıntılarımızı toplamaya kimin gücü yeter?
Sabırla örülü günlerin sökük yanlarını dikmeye kim talip olur?...
İnsanız işte! Hani o unutan, zalim, cahil, zayıf, nankör olan...
Hayat denizinin dalgaları arasında çırpınır dururuz da, çırpındıkça battığımızı iş işten geçince fark ederiz.İmdat ederiz.Ne sesimizi duyan, ne bir el uzatan olur.Yalandır suretler.Dokunmak için elimizi uzattığımızda kaybolan birer seraptır tutunmaya çalıştıklarımız.Kopmaya mahkumdur en sağlam sandığımız bağlar.Anne deriz önce, Annem! oysa  sadece emanetizdir o şefkatli ellere.Babam deriz güven dolu bir sesle.Nafile...
Yarim deriz.Diğer yarımız, yarınımız, adına can/canan dediğimiz...
Ama anlarız ki ''Gün gelir; yâr dahî göçer gidermiş''...
Göremeyiz işte her an bizimle olanı, dalmışız bir kere gaflet denizine. Ya Rabbi! dediğimizde Lebbeyk! diyeni duymaz sağır kulaklarımız.Oysa O cc duyar, O cc görür, O cc bilir.Unutmaz biz  unutsakta, unutulsakta...
Kimsemiz yok işte O cc dan başka.Ne güzel demiş  diyen ''O' nu bulan neyi kaybeder, ve O' nu kaybeden neyi bulur diye''.
Hakiki Kimsesini bulan, Kimsesi O cc olan, O'ndan başka kimsesi olmayanlardan olabilmek için sahip olduğumuzu zannettiğimiz herşeyi kaybetmeye değmez mi?

Elmas Kılıç


10 Ocak 2012 Salı

Sonsuza Doğru



Gözlerim düşer, gölge diye ardın sıra gidişlerine.
Güneş batıp giderken ötelere, yollarına yıldız serer, bir anne şefkatiyle. 
Akşam olur, hava soğur, son seferler yine sen der durur.
 İlk akşamdan gözlerimin kıyısına sensizliğin yağmuru vurur.
Rüzgârlar her dem adını söyler, bitmeyen bir faslı şitâda.
Aşk şimdi mahzun, solgun bir çiçek dudaklarımda.
Duaların kanadı kırık, aminler hep yarım avuçlarımda.
  Sen ki; yüreğimin mührüsün, lefi mahfuzda
Ruhumun verdiği sözdür sevdan, kâlu belâda.
Bir adın beklemekte olsa bil, beklerim.
Ki, beklemek; Sevdaya kalan en büyük mirastır.
Susmak sır, beklemek sabırdır.
Yüreğimi atsanda kör bir kuyuya
Yusufî bir teslimiyet sızar duvarlarıma.
Ay, ışığını bekler parlamak için sessizce.
Kalpleri kader bağlarmış ezelde.
Bitmedik her sevda namzetmiş ebede.
Bu yüzden kavuşmalar kalırmış mahşere.
Mahşerde açarmış, sonsuz bir sevgiyle sevgili elinde.

Elmas Kılıç

1 Ocak 2012 Pazar

Seni Anarken




Güneşin battığı yerdesin
Sesin soğuk ve uzak
Kalmak ne mümkün
Varsın sanarak
Kaçmak;
Senli tüm renklerden
Denizden, gökyüzünden,
İçinde adının geçtiği her bir cümleden.
Hatta kendimden...

Suskunluğa büründüğün yerdesin
Ellerin soğuk ve uzak
Kendinden, kendine kaçtığın, önce
Yaralayıp sonra yine sardığın şehirdesin.
Ahh... Susmak;
Sana, kendime...
Oysa saklayacaktım ele vermeseydi bizi kelimeler
Anlatmayacaktım, bilmeyecekti kimseler.
Sükuta gömülecekti bembeyaz düşler.

Hem yitirip hem bulduğun o yerdesin
Gözlerin soğuk ve uzak
Yüreğini içinde boğduğun, sonra
Kaçıp kurtulduğun kenttesin.
Gitmek... Uzaklaştığını sanarak,
Her bir adımda biraz daha yaklaşarak
Gitmek, hemde böyle kalarak...
Seni mavi şehre haykırarak
Kendimi yok bir ateşte yakarak
...

Şimdi;
Sesini martılara bırak.
Ellerin, rüzgarında kalsın bu şehrin.
Gözlerini boğazın sularına salıver gitsin.
Ben ki olmasan da, bulurum seni.
Bilirim yüreğinin başkentindesin.
İsmini kulağıma fısıldayan şehirdesin.

Elmas Kılıç