Bazen bazı insanlar sizi alabildiğine iterler, bunu neden yaptıklarını bilemezsiniz, aslında siz onlara yaklaşmak istersiniz, başaramazsınız.
Bazıları da siz bir adım atınca size birkaç adım gelir, siz başınızı onlara çevirseniz gelir elinizi tutarlar,gözlerinize bakarlar,
yakındırlar, öyle yakındırlar ki onlara farketmediğiniz kadar yaklaşmanızı sağlarlar. Aslında siz öyle birşey planlamamıştınız.
Belki ilk gruptaki insanlar da sizi seviyordur ama kendileriyle öylesine kavgalıdırlar ki, içlerinde o kadar savaşırlar ki, size çatık kaşla sürekli abes hareket ediyormuşsunuz gibi tenkidle bakarlar, güya sizi severler, sizi uzaklaştırmak isterler, yanlıştan, hatta kendilerinden.
Sanki onlara yaklaşınca bir ateş hattında kalacaksınız, belki de doğru çünkü ateş hattında onlar, ama belki de ateşkese sebep olacaksınız.
Bazıları aşkta da böyledir. Biri kızı kendinden uzaklaştırır. Sert davranır, neredeyse kovalar. Aslında kız onu sevmektedir.
Adama göre kız zarar görecektir, uzaklaşmalıdır. Bu da onun sevme biçimidir. O sırada kıza biri ilgi gösterir.
Kızın önüne iki seçenek çıkar. İlki kendisini tersleyen adama sadakatte devam edecektir. Bu durumda aşk sıdk suretine dönüşür.İkincisi kız aşkı mukabelenin geldiği yöne, yapraklarını güneşe döndüren çiçek gibi çevirecektir, bu da aşkın ihsan ismiyle devam etmesidir.İlki zor ikincisi daha kolaydır. Ancak ben hangisinin daha üstün olduğuna karar veremedim.
Bir yolun diğerine göre zor olması onu bizzat üstün kılmaz. Toprak altından yol kazan zorlanır,ama su ve havada giden daha kolay yol alır.
Bu meseleye şöyle bakmak da mümkün, her insan biriciktir, sevdiğiniz de. Kimse onun yerini tutamaz, hor da davransa, sıkıntı da verse.
O kapı size sevdirildi ise oradan ayrılmamalısınız, çünkü başkası onun yerini tutmaz. Bu Ehadiyet bakışıdır.
Bir de Vahidiyetle bakmak var ki, madem ki herşey Hakkın bir vechidir, herşey Onun elindedir, Onun bir tecellisi bir başka tecellisi ile yer değiştirir. Onun ikramı devam eder, sevgisi nereden dilerse ordan yüz gösterir, siz de O sevgilinin yüzün gösterdiği pencereye yönelirsiniz.Ben de bu ikisi arasında gidip geliyorum hep.
Bende ikisi de eşit ağırlıkta galiba. Kah "bu tek" diyorum, kah "hepsi bir" diyorum.İkisinin de doğru olmasını seviyorum.
Bir tek Allah size "seç birini" demiyor. Bir tek Ona "Hem o hem o" denilebiliyor.
Çünkü bazen seçmek "kırk katır mı kırk satır mı" denecek kadar ağır birşey oluyor.
İyi ki rahmet var, iyi ki O var.
İyi ki Allah sizin için zorluk dilemez, kolaylık diler.
Ben bir şeye sabitlenmeyi severdim eskiden, bunu sebat sadakat sanırdım, ama bu bazen inat ve ahmaklık da olabiliyor.
Arada çok ince bir çizgi var, ilkinde Allah böyle istiyor diyerek yapıyorsunuz, ikincisinde ben böyle istiyorum diye.
Ben girince araya, sebat gibi sadakat gibi güzel ahlaklar gittiği gibi, gelen yeni tecellilerden de mahrum oluyor insan, çünkü eli dolu, çünkü yeniyi kabul etmeye, kucaklamaya yer yok koynunda.
Onun için olunca bir yerde durmak da yol almak, Onun için olmayınca çiçekten çiçeğe konmak da yerinde saymak.
Onun için durmak da seyr-i süluk, Onun için geçmek/terk etmek de seyr-i süluk.
----
"İhsanın karşılığı ihsandan başka nedir ki?" (ayet)
"İnsan ihsana perestiş eder. İhsanın geldiği yere yönelir. Cemal ve kemal bizatihi sevilir." (risale-i nur)
"İhsan Allaha Onu görür gibi kulluk etmendir. O seni görüyor ya"(hadis)
"Dinin sonunda varacağınız yer ihsandır." (hocamın sözü)
"İnsanlara hasen davranın(hasen ihsandan gelir)"(hadis) Yani onlarla Allahı görüyormuş gibi ilişki kurun. Onlarda Allahı görün.
Veren elin üstünde Allah'ı görün, Rahman'dan alın. Verdiğinizde verdiğinizin Rahman'ın eline düştüğünü bilin, öyle verin.
Sadece parayı mı, sevgiyi, merhameti, iyiliği, adaleti, hasen olan herşeyi.
Kabil gibi sunağa çürük meyveler koymayın, Allaha veriyorsunuz. Sizin sunağınız insan, sunağa bırakmak, insanın eline, kalbine bırakmak.
Allah güzeldir güzeli sever. Allah'ın her yaptığı güzeldir. Öyleyse siz de Ona hasen şeyler verin, güzele sizin takatiniz yetmez.Elinizden gelen hasendir, siz onu yapın.
Mona Islam