8 Mayıs 2013 Çarşamba

Sûveyda


Kırgınım mı sanıyorsun sana Sûveyda 
Hayır değilim!
Anladım biz senle ayrı mevsimlerde ayrı nehirlere akan yağmurduk...
Alıkoyamadık ayrılık rüzgarında sürgün yüreğimizi karlı dağlara gitmekten.
Sen Sûveyda ömrümün baharıydın, bitmeyen duam...
Ahh Sûveyda!...
Gözlerinden gidemem mi sanıyorsun, seni unutamam mı?
Hayır Sûveyda !
Gölgeme düşen hayalini sende bırakıp, umudumu sende, ölüme giderim!
Toprağı başıma çekince sende rahat edersin.
Azraille tanışız yokluğundan.
Korkuyorum mu sanıyorsun?
Hayır Sûveyda !
Sen canımı aldın, o ruhumu...
Ben bu sevdanın hesabını ödedim.
Aşkı vicdan meselesi mi sayıyorsun?
Değil Sûveyda!
Aşk bir gönül meselesi.
Hakkını iki cihânda veremeyeceğin bir gönlün meselesi...
Sen sana layık olana git Sûveyda.
Ben yokluğunla kalırım.

25 Kasım 2012 Pazar

Çığlık

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Üzülme



Dünya hali üzüntülerde sıkıntılarda bizimle.Ama ne güzel teselliyi Kur'anda aramak
...


Na-dan bir sese kulak verip
Aşkı da emanet edince sadakat yoksunu bir yüreğe
Gölgemizi de alıp kaybolduk bu şehirden.
Gitmeyi ar saydık.
Vefa bildik geceyi, 
Aldırmadan sızısına yaramıza bastık.
Türküsü eşlik etti yalnızlığımız ıslık çalarken.
Yinede incitmedik kimseyi.
Taşıyamayacağımız yükü de yüklenince sırtımıza
Ne bir el bulabildik Ebubekrî
Ne örümcek ağ yaptı hayallerimize
Ne de bir güvercin bekledi zamanın ahirinde.
Yinede ümidini kesenlerden olmadık
El açtık gözyaşlarımız karışırken secdelerimize.
Ve zaman fısıldadı sessizce La Tahzen!
La Tahzen İnnallahe Meana
Elmas Kılıç 

Dostun dostu



Kişi  ahirette sevdiğiyle beraberdir diyor sevgililer sevgilisi.Allah yolunda edindiğimiz gönül dostlarımızdan ayırmasın bizleri...


Hep çok sevdim uçan balonları.Küçükken de şimdi de, uzaklara gitme hayalim onlardan kaldı, sandım ki gökyüzü özgürlük demek.Kuşların peşinde bu yüzden koştuk mahalledeki çocuklarla.

Büyüdük, balonlarla uçup gitti pamuk şeker hayallerimiz.
Gülleri hiç solmaz sandık.Mevsimlerden bahar, ümitlerimiz bir gül kadar beyazdı. Kirli bir el değmemişti elimize ve yüreğimiz çarpmazdı yalan yanlış... Bazen çok acıdı içimiz, sustuk, en dayanılmaz dediğimiz anlarda sesimizi duyan sahibimiz, dostlarımızı gönderdi yüreğimizin en yakın yerine, sözleri merhem, duaları şifa olsun diye.Kimi zaman oturup ağladık birlikte sonra gözyaşlarımıza kahkahalar karıştı. Sarıldık sıkıca birbirimize, gökyüzünde yıldızları saydık, ayı böldük ikiye...Bir bardak çayı yudumladık yeri geldi birlikte, sıcak ekmeği bölüştük.Samimiyeti gördük birbirimizin gözlerinde, hesapsız sevmeyi ve güvenmeyi ilk birbirimizden öğrendik. An geldi ayrı düştük ama hep aynı dava uğruna yürüdük. Birlikte olduğumuz anlar azaldı ama Bir bildiklerimiz çoğaldı.Hepimiz dağıldık aynı yeryüzünde ve söz verdik birbirimize bir bahar çiçeği olarak açacaktık gittiğimiz yerde. 

Elmas Kılıç

5 Ağustos 2012 Pazar


Bir göz hatırına çok gözler sevilir demiş diyen, ne güzel demiş.Bir çift göz bazen esin kaynağı olur düşüncelerimize ve yarım yamalakta olsa dökülür dizelerimize... 

Gözlerin...

Kopar yüreğimin kıyameti gözlerinde
İsrafilî bir sesin sura üfleyişiyle
Ay paramparça. yıldızlar sönük,
Güneş bölük pörçük…
Devrilir koca dağlar yıkılır üzerime
*Sonra üşür ölüm bile.

Yakasız gömleği giydirip,
Ecel fermanım verir gözlerin
Darağacım gözlerin, kirpiklerin
İdam sehpasında yargılanan mahkûm benim
Cellâdım olur gözlerin
İnsaf edip sorar mısın bilmem
Son arzun nedir diye
Ölürken bile son arzum gözlerin

Ruhum gerilmiş gözlerinin çarmıhına
Hangi el çıkarır beni göklerin semasına
Umut yok kurtuluş yok mahpusundan
Silahsız bir asker gibi kirpiklerin vurur beni
Düşer yüzüme saçlarının gölgesi

Bir çocuk ağlar ardın sıra gök kubbenin altında
Avucuna emanet edilmiş bir yürek,
Emanete hıyanet eder gözlerin.
Sevmeye ten değil can gerek!
Aşkı tende arıyor gözlerin.
Ah kahrolası bu beni benden alıpta
Nereye saldı bilinmez,
Kaybolup kaldığım girdap gözlerin.

Şehrin kalabalığında dolaşan bir münzeviyim
Gel artık insaf et!
Firakınla yandım kavruldum bigâneyim
Bir perde olur yandığım derde
Düştüğüm bir düş gözlerin.


Cennetin yeşilinden umudun mavisini çalan
Bakışları hasrete gebe bırakan
Bir günah bir suç gibi yaralayan
Gönül hırsızı gözlerin
Gecenin koynunda kahveyi giyen
Gün ışığında elaya bürünen
Sustukça bir sır gibi büyüyen
Gittikçe ardından ‘’ gel’’ diyip götüren
Yalan bir hayal gözlerin.

Sönen bir alevsin en nihayet gözlerimde
İkliminde kurutup yaktın beni de
Aklımız bozum sen diye diye
Karalar giydirip aklar içinde
Ağlattı beni bihaber gözlerin.
Ayrılığı giyip kuşansa da kaderim
Unutmayı unuttuğum alınyazım gözlerin.

Elmas Kılıç

4 Ağustos 2012 Cumartesi

İstanbul ♥



Hüznü mavisine saklayan şehir
Bulutlar mı yalnızlığına kol kanat geren
Senin mi acın yankılanan çığlık çığlığa
Yüreği yanmış bir anne duasına karışırken sesin
Kuytusunda gecenin, ağıt yakan sen misin?
Kıyına vuran dalga mı mahzun eden bilmem seni
Buruk vedalar mı yağmura aşina eden gözlerini
Uçuran sen misin kaybolan hayalleri göklere
Yüzüne düşen solgun tebessüm yitik bir gölgenin mi?
Kendini uçurumundan bıraktığın Yâr dediğin mi?
Boğazında düğümlenen gurbetin kederi mi?
Yaşlanan ruhuna ağır mı geliyor mevsimler,
Dargın mısın şimdi solmaya yüz tutan rengine
Güneşi başına tac eyleyen sen misin?
Bahtının karasına boyanmış kaderi beyaza mı bürüyeceksin?

Elmas Kılıç


İstanbulu seven ve bir o kadar da özleyen biri olduğum kesin ama bunu anlatmak bu kadar kolay değil sanırım :)


18 Mayıs 2012 Cuma

Okuduğumda derinleri düşündürdü bu şiir.



“Kaderi, ‘kef’ ile yazılanlara”

Hümeyrâ!
Bahtını yazan kalem aşkına
Kudreti nefsimin üstünde olan aşkına
Bırakma tutunduğun varlık ipini
Ömrünün beyaz sayfalarına
Kara bir leke gibi ayrılık yazılmasın
Sen ki kelebek kanadıyla
Dağların üzerine alamadığı
Kutlu bir sevdayı omuzlamışsın

Hümeyrâ!
Örtülere bürünüp yatan aşkına
Hasreti gönülleri yakan aşkına
Sana adanan sözleri düşün
Ayaklarına serilen cennetleri
Sen eğilirsen çağlar eğilir
Ve gül muştusuyla gelmesi bekleneler
Bir hazan mevsiminde
Gün doğmadan ölürler

Hümeyrâ!
Zemheriyi gül eden bahar aşkına
Geceyi arıtan seher aşkına
Her zorluğu deviren kolaylığı hatırla

Duvarların ardında ağlıyorsun, bilirim
Bilirim, yüreğinde ne kadar sızı varsa
Korkuyorsan
Geceleri, yalnızlık simsiyah iniyorsa
Leylak kokulu sabahlarda
Allah’a açılan elleri düşün
Öfkeyle kabaran yürekleri

Bir el var ki başının üzerinde Hümeyrâ
Dokunmak için ömrüm feda olsun
Ve bir nazar var ki o pâk alnına bakan
Müjdeler olsun!
Sana sevinmek düşer
Ağlamak bize
Ağlamak bize…

Adige Batur