Her zaman deniz kıyısında, martıların ıslığında dolaşmaz insan aslında.Bazen farklı yolculukarda yapar hayatta.Herşeyi ve herkesi bırakarak kendine, öz benliğine yol alır usulca.Kendi iç denizinin kıyısında dolaşır.Sınırlarını keşfeder.İçinde kopan fırtınaların sesini dinler.Ve hoyratça yüreğinin kıyısını döven dalgaların nasılda canını yaktığını hisseder.
Yosun tutmuş, nasırlaşmış, taş gibi kaskatı kesilmiş duygularının can çekişmelerini izler...
Yeşilin maviyle,baharın çiçekle,gündüzün geceyle, toprağın su ile buluşması gibidir insanın kendine gitmesi.Bu gidiş öyle bir gidiştir ki, ne gözyaşı akıtılır, ne bir mendil, ne de el sallanır.Hem öyle bilmez kimseciklerde, belki kendine giden bile...
Bir kayığın yelkeniyle yol almasıdır sular üstünde.Bazen karadenizin hırçın dalgaları ile boğuşursun, bazende akdenizin dingin sularındaymışçasına huzur bulursun yürek ikliminde.
Yol aldıkça kendinde, gereksiz yere ne kadar kirlettiğini farkedersin yalan yanlış duygularla benliğini, şaşırırsın.Zehir zemberek intikamlar çıkar karşına, hani bir bir tasarlayıp zamanı geldiğinde alacağın bir ambar dolu sap gibi intikamlar...Hiçbir zaman kusamadığın öfken çıkar karşına.Sabırla yudumladığın,su ile yıkadığın ama içinden atamadığın öfken.
Tüm bunların, içinde ne kadarda fazla yer tuttuğunu farkedersin.Ve tutup ucundan savurursun rüzgara doğru boşvermiş, koyvermiş ve affetmişçesine, tek tek...
Yerli yersiz içine akıttığın gözyaşlarından oluşmuş koca bir çöle rast gelirsin.Durup sorarsın kendine; Oysa yeşertmesiz gerekmez miydi ümitlerini?..Görüyorsunya kurutmuş, harab etmiş tuzlu su ile kökünden.Anlarsın ki ne gül biter ne bülbül öter burada.
Devam edersin biraz kırgınlık biraz umutla.Ve rast gelirsin, kainatın bile kuşatamadığı, uçsuz bucaksız, nihayetsiz bir muhabbet menbaına.Gezinirsin etrafında ama; ne çalacak bir kapı, ne açacak bir tokmak bulursun onda.Duraklarsın bir anda.Anlarsın ki; kolayca girilmez bu makama.Aşk ile sevda ile yana yana, ağlaya ağlaya, susaya susaya girilir bir tek buraya.
Kays'ı çöle düşüren, Leyla'yı bir mum gibi eriten, Ferhat' a dağları deldiren, Fatma (ra)'ya Ali (ra)'yi sevdiren Aşık (kul)' ı Maşuk (cc)' a götüren tüm yollar burdan geçer.
İşte bundandır insanın 'Ne ararsan kendinde ara' demesi.
Kendine giden anlar ki; Gitmek istediklerine giden tüm yollar kendinden geçer.
Özünü gören bilir ki; Hem kimsesidir kendinin, hemde kimsesizliği.
Yüreğini dinleyen duyar ki; Yalandır suretler ve hazinelerin saklı olduğu yerdir siretler.
Ve öğrenmiştir kendine giden adam o büyük zatın dediğini 'Kendini insan gibi bilip okumayı'.Doğarkende, yaşarkende, ölürkende yapayalnız olduğunu.Şu dünya hayatının yalnızca bir gölgelikten ibaret olduğunu...
Elmas Kılıç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder