12 Ağustos 2011 Cuma

Ve İnsan Aldattı Kendini...

Yorgun bir akşam üzeriydi.Sakin adımlarla incitmeden yürüdüğü arnavut kaldırımlı sokakta.Bir cadde üzerine çıktı sokak sonunda.Mahşeri hatırlatan bir kalablık etrafta.Kiminin elinde üçbeş poşet, kiminde çanta, evine gitmek için koyulmuş yola. Belli ki bir bekleyen var günün sonunda gideni umutla.

Elleri cebinde yürüdü bir müddet daha ve oturdu bir banka. Sokak lambası, bina kapısı, aydınlatma derken gözü takıldı kayan bir yıldıza.Kalabalık kentin ışıklı sokakları nasılda kandırıvermişti insanları.Çehreleri saran bir acelecilik, hızlı adımlar, soluk soluğa konuşmalar, bilmem önümüzdeki yıllar hakkında yapılan planlar...

Yüzünde bir tebessüm belirdi.Ve düşündü sonra''Ne kadar da kısaydı hayatlar oysa, tıpkı gelincik misali; dün vardı, bugün yaşıyor ama ya yarın? Açabilecek mi kan kırmızı gözlerini hayata?

Yorgun bakışlarını çevirdi hayattan ve sıkı sıkıya baktı bir daha semaya.Yüreğini saran bir ayetin sıcaklığıyla döküldü dilinden bir anda ''O (cc) birbiri ile ahenktar yedi göğü yaratmıştır.Rahman olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin.Gözünü çevirde bir bak!Bir bozukluk görebiliyor musun?

Kapadı gözlerini sımsıkı ve yaşlar süzüldü kirpiklerini aralayarak yanaklarından aşağı.Neydi insanlara unutturan Rahmanı?

Kalpleri çepeçevre kuşatan, akılları susturan, vicdanın kapısına kilit vurduran, nefsin peşinde at gibi koşturan, şeytanın tuzaklarına taşçıkaran kimdi? Oysa O (cc) kullarına şah damarından daha yakın değil miydi?

Ve insan aldattı kendini...Duymadı kelamların o en güzelini; '' Ve iyi biliniz ki; mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir'' nasihatini...

Sağır oldu kulaklar, tutuldu varlığıyla övünülen akıllar.
Tatlı geldi dünya hayatında verilen rol biçilen oyun kendine.

Zehirli bir bal gibiydi tadına doyulamayan lezzetler.Yedikçe tatlı geldi durdukça sancı verdi. Vazgeçilmesi mümkün gelmedi.

İşte büyük zatın dediği gibi '' Nefs-i insaniye muaccel (peşin) bir hazır lezzeti, müeccel (ileride), gaib bir batman lezzete tercih etti''.

Aldattı suretler kendinden etti, unutturdu kendini, buraya nereden, neden geldiğini... Kendine bir küre-i arzın hilafeti vazifesinin verildiğini.

Ve insan aldattı kendini...Zulmetti nefsine, hem kendine. Kandı şu kısacık fani ömrüne.Değişti ebedi cenneti şu elemli lezzete.

Tüm bu düşünceler içindeyken irkildi Ezan-ı Muhammedinin sesiyle.Kalktı yerinden ve yöneldi camiye.İcebet etti O en Sevgilinin davetine ve yaklaştı O (cc) ' na bir derece daha secdeyle.Kaldırdı ellerini açtı avuç içlerini dua etti '' Allahım unutturma bize kendimizi, unutturma bize vazife-i ubudiyetimizi''...

Sürdü ellerini yüzüne,amin nidaları ile ve tuttu evinin yolunu o karanlık gecede...

Elmas Kılıç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder