20 Ağustos 2011 Cumartesi

Üstada Mektup...



    Muhterem Üstadım;
Sana gençliğin alevleri arasından sesleniyorum. Öyle bir yangın ki alevleri göklere yükseliyor. Sermayesi gençlik… Yanıyor, yandırıyor Üstadım…

Bir ses duyuyorum alevler içinden’’En gür seda İslam’ındır’’ diyen bir ses…
Ve bir yürek Üstadım hizmeti imaniye ve kur’ aniye için atan bir yürek!
Adanmış bir ruh, nefsini Hakk’a satmış bir can…
Yediği birkaç lokma taam içtiği biraz su…
Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam diyen, başı Haktan gayrisine eğilmeyen bir dava adamı bir hür adam…
Yüzünde buruk bir hüzün iman kurtarma davasında, elinde bir nur yangın söndürme telaşında…
Yılmadan, yorulmadan, durmadan koşuyor yurdun dört bir yanında. Sonra her nedense kör olası gözler takılıyor o gayretli koşturmana. Durmuyorsun ‘’Bu zamanda en büyük ihsan vazife imanı kurtarmaktır’’ diyorsun.
Sonra sürgün ediliyorsun dağların ardına. Ölür diyorlar, ihtiyar diyorlar, ekmek su yok diyorlar. Ama onlar bilmiyorlar seni yaşatanı…
Sen durmuyorsun nurları neşrediyorsun, Ceylanların, Zübeyirlerin, Hüsrevlerin, Sadıkların geliyor sonra…
Zindanlara atılıyorsun, türlü işkenceler açlık susuzluk ve soğuk… Hayır, hayır gene olmuyor Üstadım başaramıyorlar seni yıldırmayı, kutlu davandan vazgeçirmiyorsun bir an.
Senin yoldaşın ihlâsın, sadakatin, sabrın, şükrün oluyor.
Hani kaymakam sürgün etmişti seni de, namaz vakti geldiğinde jandarmalar kolundaki kelepçeleri açmamışlardı. Sende bir şey dememiş ellerini kaldırmıştın da ‘Bismillahirrahmanirrahim’ demiştin ve kelepçeler kuru toprak üzerine yıldırım gibi düşmüştü, O gafil bakışlara saplanmıştı bıçak gibi.
Buda yetmedi Üstadım zehirlediler seni hem de kaç kere kaç gece… Ama onlar bilmiyorlar ki asıl zehir imansız yüreklerde, Allah’ ı tanımayan nefsi emmarede, secdeye eğilmeyen tende. Hakkımı helal ediyorum diyordun şikâyet etmiyordun ‘İnsan zulüm eder, kader adalet diyordun.
Hiçbir şey yolundan çevirmiyordu seni. Her şeyinle Allah diyordun, Muhammed (sav) diyordun, Kuran diyordun, hizmet diyordun. Ve bizi görmeden seviyordun.
‘Bu biçareler kendilerini, bu mıknatıs gibi cezbedici fitnenin ateşinden kurtaramazlar diyordun’,Bize acıyor, şefkat ediyordun.
Sana Bediüüzaman diyorlardı, Sahibüzzaman, Fahrüddeveran, Fatinülasır…
Üstadım;
Bende sana sesleniyorum diyar-ı gurbetten. Senin gibi diyorum: garibem, bikesem, zaifem, acizem, yok sermayem biçareyem.
Alaka-i kalbe değmeyen duvarlarla örülü nefsim yıkmak istiyorum Üstadım benliğimden sıyrılmak yok olmak hiçlikte, Bir’ İ(cc) bulmak… 
Günah dolu avuçlarımı göğe doğru yükseltirken gözlerimden yaşlar akıyor Üstadım, ağlıyorum…
Bahtiyar talebelerin geliyor aklıma Ceylan Ağabey, Zübeyir Ağabey, Hüsrev Ağabey… Canı cananı bırakıp sıyrılıp dünyanın gafletinden nura gelişleri, hizmet edişleri… Nurun kahraman talebeleri…
Onlarda senin gibi pek çok zorluğa göğüs germediler mi, Allah dedikleri için mahkemelerde yargılanmadılar mı, zindanlara atılmadılar mı? Yinede yollarından dönmediler şaşmadılar şaşırtmadılar. Kırık lisanım yeter mi bunları anlatmaya, sen biliyorsun ya üstadım vasfı-ı hale ne hacet!
Yaralı yüreklere iman merhemini süren, bizi bizden çok düşünen, İmansızlık perdesini yırtıp tevhid perdesini takan Aziz Üstadım, Efendim, benimkisi emeklemek bu yolda dizlerimi sürüye sürüye. Firakta kalan yüreğim ermeyecek olsa dahi vuslata Efendim, bende senin açtığın bu yolda öleceğim. Allah biliyor ya Üstadım, biz kalplerimizle bağlandık bu yola ruhlarımızla sarıldık davaya nur bayrağı hiç düşmeyecek toprağa…
Şimdi zeminde çiçek açtı Üstadım ektiğin nur tohumları yeşerdi. Cennet asa bir baharda çiçek açtı Aliler, Saidler, Mustafalar, Ahmetler, Hüsrevler, Zeynepler, Aişeler, Fatımalar, Haticeler, Kübralar ve daha nice çiçekler…
Hepsinin dilinde tek söz ‘Allah nurunu tamamlayacak, en gür seda İslam’ın olacak’..Yol oldukça yolcuda olacak.
Bizler seni çok seviyoruz Üstadım. Bir fener gibi önümüzü aydınlatan nurlarını kalbimizden dilimizden düşürmüyoruz.
Ne çok şey var sana anlatamadığım, dedim ya kırık lisanım. Sen affet Üstadım; vefasızlığımı, sadakatsizliğimi...
Avuçlarını açtığında talebe olarak gördüğün bir nur hadimi olabilmek duası ile mektubuma son veriyorum Üstadım, Efendim…
Allah’ in rahmeti ve selamı Efendimizin âlinin ve güzide ashabının ezvac-ı tahiratın âlimlerin şehitlerin ve tüm İslam âleminin üzerine olsun. (Âmin)

Ahir zamanın biçare gençlerinden Elmas.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder